icince insanlıgından uzaklasanlardan tiksiniyorum. midem agzıma kadar geliyor, yogun bir basınc olusuyor , agzımı acsam belkı rahatlayacagım. ama yapmıyorum yerımden kalkıp suratlarına birden bosaltmıyorum agzımı. olumu meze yanında tuketen, alay konusu haline getiren pek sevgili ekabirler, size olan nefretim giderek buyuyor ve bulantım da cekilmez bir hal almaya baslıyor. iceride ya da bana gore dısarıda oturanlardan nefret ediyorum, kotu insanlardan nefret ediyorum, social pressure olmadan sivilize edilmemis hallerine donen ve hakkaten sefil ve acınası bi portre olusturan tum sacmalıklardan kurtulmak istiyorum. sevgili iceridekiler ya da bana gore dısardakıler gidip buldugunuz en dik yalıyardan kendınızı asagıya bırakınız.
evet evet kesinlikle hayvan ve insan arasindaki cizgi inanilmaz ince, inanılmaz hassas, ve ben bugun bunu gordum, asılması o kadar kolay olan bu cızgı asıldıgında dısarıda kalan ıcın, gozlemci statusunde olan ıcın araf misali, bir belirsizlik, gidecegi yonu secememe hali. katletme ya da katledilme...
bugun aklımda belıren ulkeler belcika ve hollanda, bakalım onumuzdeki gunler ruhsal akıbetime dayalı ne tur bir degisiklik getirecek ulkeler uzerınde.
neyse ruhsal profilim bu haldeyken sosyal profilim daha bir baska tabii. ne de olsa adapte olma zarureti icindeyiz, doalyısyla haleti ruhiyeni sosyalizasyonuna dogrudan endekslersen olmaz sekerim. bir emekci olan ben dunyanın tum iscileri birlesin falan demiyorum elbet ya da katı olan her seyin hızla buharlastıgından da bahsetmiyorum , ama sistemi ya da cark falan donuyorsa donerken yarattıgı esintiyi hissetmeye basladıgımı da inkar edemeyecegim. ve evet sistem icinde emegini sattıkca zihinsel kapasiteni de bir bakıma durduruyorsun. yorgunluk dusunmeyi engelliyor, uykuyu tetikliyor. giderek sungerlesen bir beyni onunuze sunuyor. korkuyorum. cok korkuyorum sevgili marx , come and help me !
bir an once kacasım var buralardan, ama 2009 agustostan once imkansız gıbı , ahhh, icim cekildi. neyse yazın brussels and france azıcık da olsa ruhumu ferahlatır.
si yu
it's the final countdown
9 Mayıs 2008 Cuma
disgrace...
7 Mayıs 2008 Çarşamba
vicious circle
30 Nisan 2008 Çarşamba
canım beatrice, bu senin icin
sevgili cocuk, cok olmus, zaman mekan ayrısması yasanmıs, anakronik bir hal var ortada anlayacagın. her neyse, icim cok acıdı okudum senin blogunu, benim sıg ve melankoli dozu altın vurus yapmaya yetecek kadar olan yorumlarımı... ben kendi gecmisimi ya da histeri krizlerimin kelime halini alip somutlastıgı blogumu silmistim, aslinda iyi de olmustu. ama bilmiyorum... belki uykusuzluk, belki sınavın verdıgı anksiyete, belki geri donus miti... uzgunum sevgili cocuk. kinder surpriz ve sutlu nescafe icip sabah 9 ya da 10 derslerine girmeyi ozledim. absurd kelimlerle kopuk cumleler yaratmayi cok ozledim. su sıralar takık oldugum hereke halıları ve antep yemenilerini salak is yerine gitme stresim olmadan dusunmeyi cok ozledim. seni ya da sanirim sensizligin bende bıraktıgı buruk ama vazgecilemez tadı cok ozledim. sacma sapan bir sekilde teenagers' cezmi abi kitaplarina cumle olacak nitelikte kelimeleri pesi sıra sıralamak ... cok vahim bir durumdayim sevgili cocuk. ikilemlerdeyim, in betweenim, modern diasporalardayim, kayahan albumune sarkı olmalardayım... and the legend is back.
bugunun sarkisi: secos e molhados - o doce e o amargo